KAPTAN GANGA - BÖLÜM 3

Gecenin serin dalgaları eşliğinde beşik gibi sallanan teknesinde yeni bir sabaha uyandı Ganga. Dün gece yediği incirli badem tatlısının tadı hala damağındaydı. Kollarını gökyüzüne doğru uzatıp gerinirken, pijamasından daha açık mavilikte olan durgun denize bakıyordu. Denizin üzerinde birbirini takip eden çizgi çizgi,  incecik dalgaları sürüklüyordu rüzgar. Deriiin bir nefesi ciğerlerine doldurdu Ganga ve güne sert bir kahve ile başlamak için tezgahına yöneldi. Suyu kaynatırken bir yandan da radyoyu açıverdi. Bugün ayrılacağı Knidos adasında yalnızca Yunan ezgilerine ulaşabileceğini bildiğinden keyfini çıkaracaktı. Ve işte sotiria Bellou , de les kouventa’yı söylüyordu. 

Ganga kahvesinden bir yudum aldı ve Sotiria Bellou şarkısında şu cümleleri söylüyordu; bir çıkış yolu arıyorum, farklı bir hayat… Ganga  dudak kenarlarını yanaklarına doğru hafifçe kıvırarak gülümsedi ve motoru çalıştırdı. Dün akşamki yemekte; yılan balıklarının Bahamalara doğru göç ettiğini işittiği bir sohbete dahil olmuştu ve gidip göreceği yer çoktan belli olmuştu. Gökova’nın çam ormanlarıyla kaplı güney kıyılarındaki çıplak adalara doğru giderken ardında yalnızca köpükler bırakıyordu. Denizdeki balıkların pulları, güneşin ışınlarını etrafa yansıtıyor ve adeta ışıl ışıl bir yolculuğun kapılarını şimdiden aralıyordu.

Yolculuk esnasında Ganga’nın kafasında dün gece masada konuşulan hikaye tekrar tekrar kendini yineliyor ve Ganga’yı iyiden iyiye heyecan sarıyordu. Halikarnas balıkçısının balık bankası adlı hikayesini yerinde görmeye doğru dalga dalga yaklaşıyordu Ganga. Bu sırada yaşamın daima döngülerden ibaret olduğunu düşünüyordu. Hikayeye bak dedi, kendi kendine. Yılan balıkları buradan Bahamalara kadar 3 yıl süren bir yolculuk yapıyor, Bahamalarda yumurtluyor ve ölüyor. Yumurtadan çıkan yavrular hiç bilmedikleri koca denizlerde Gökovayı yeniden buluyor  ve 7 adalara yani her şeyin en baş noktasına geri dönüyor. Vay canına! Dedi ve epeyce yaklaşmış olduğu yeni varış noktasına doğru bakarken denizden daha yüksekte duran bir kayanın mesafeli bir yakınlığından dolarak yola devam etmek üzere dümenini hafif sola doğru çevirdi. 7 adaların birinin dibinde dikilmiş duran zeytin ağaçlarına el sallayarak Çam ormanlarıyla denizi kavuşturan Küfre koyuna doğru yanaşmaya başladı. Demir atarken bir oh çekti; her mevsim koşullarında buraya demir atmanın kolay olduğunu duymuştu ama bu anı yaşatmanın keyfi de başkaydı. 

Evet dedi; işte geldim balık bankası…

Biraz ileride suyun derinliklerine dalan dalgıç ekibini gördü, evet bu olabilirdi ama şunlar da neydi! Fok balıkları resmen dalgıçlara rehberlik ediyordu burada! Suyun berraklığı ve civardaki buhur ağaçlarından yayılan amber kokusu insanın içine derinlemesine bir huzur veriyordu. Burada birkaç gün geçirmeyi düşündü o an ganga.

En önce dedi; Küfre koyundan adaya çıkar güzel bir yemek yerim, sonra birbirine bağlanan patikalardan yürür diğer adaları da ziyaret ederim. Yarın dolduğunda ise; fokların rehberliğinde biraz da derinleri keşfederim. Zihninde sıralanan bu cümlelerin her birinin gerçekleşme ihtimalinin içerisinde olduğuna inanmak gerçekten çok heyecan veririciydi. 

Küfre’de salaş bir lokantada oturup uzun süren bu yolculuğun yorgunluğunu atmak istercesine adımladı adayı ve azmak nehrinin başında teknelere hizmet veren yedi adalar isimli bir lokantaya vardı adımları. Tahta sandalyeyi masadan uzaklaştırıp kendisi için bir yer açtı ve masaya gelen yeni dostuna şöyle bir baktı; buralarda en çok ne yenilir sorusunu, hafif bir ses tonu ile dudaklarının arasından bıraktı. 

Hoşgeldin, diye samimi bir cevap karşılamıştı ganga’yı. Sabahın erken saatlerinde topladığım kabak çiçeklerinden yaptığım taze dolmaları denemeni isterim bir de balık yahni yaptım mı keyfine diyecek yok, dedi. Yedi baharlı balık yahni buranın olmazsa olmazıdır diye ekledi… Ganga, gülümsedi ve başıyla onay verirken içinden; taa Bahamalar’dan buraya kadar yıllarca yüzerek geri dönen yılan balıklarına bir kez daha hak verdi…

HEMEN ARA WhatsApp